Bülent Ecevit Anıtkabir Hakkında
Bu rüzgâr, dere boylarında dinlediğimizden başka.
Bu rüzgâr Rasat Tepe’nin..
Bir başka esiyor başımızda.
Biz, dere boylarının dertli kavakları değiliz. Coşmak,
bütün milleti çağırmak istiyoruz.
O’na giden yol boyunca dizilmişiz, ince, yeşil kavaklar..
Huzura varmak için aramızdan geçilir.
Aramızdan geçilip feraha çıkılır.
Başlarımız göğe değmiş. Sesimiz gökten gelir.
Aramızdan geçenleri feraha çıkaracağız. Yüreklerinden
Karanlığı, korkuyu dağıtacağız.
Onlara göğün genişliğini vereceğiz. Daha büyük umutlara,
Daha derin inançlara yer açılacak yüreklerinde..
Biz, topraktan göğe yükselen nöbetçiler.
Biz, Rasat Tepe’nin kavakları.. Dizilmişiz O’na giden yol boyunca.
Rasat Tepe’nin kavakları, gece gündüz bir ağızdan konuşuyorlar.
Rasat Tepe’nin yamaçları, Anıt-Kabir’in içerisi, taşla dolu.
Anadolu’nun dört bucağından taş gelmiş, onlarla kuruluyor Anıt-Kabir’in duvarları.
Dört bucaktan Rasat-Tepe’ye taş gelmiş, Rasat-Tepe’de taşlar dile gelmiş;
Ben, Eskipazar’dan gelirim
Eski olur Eskipazar’ın taşı.
Tenimde oyuk oyuk zaman. Rengimde bozkır.
Bu anıtın duvarları benden örülmüş.
Tarih olur benden örülmüş duvarlar.
Ben, Kayseri’nin bir taşıyım.
Beni Rasat Tepe’ye getirmişler, yollarına döşemişler.
Ben, Kayseri’nin dağlarında çağlar boyunda olmuşum.
Çağlar boyu dayanırım insan adımlarına.
Ben, Hatay taşı.
Onbeş yıldır Türkiye’nin yurttaşı.
Serilmişim Ata’nın, yurdumu yurduna katanın ayaklarına.
Beni şeref yerine koymuşlar. Hatay’ın taşına şeref vermişler.
Ben, Bilecik’in mermeri. Yeşil üstüne kara hareli.
Bu yurdun erlerine siper olmuşum. Baltalar kıramaz beni.
Biz, Afyon’un, Seyhan’ın, Çerkeş’in mermeri.
Biz, Anadolu’nun, biz bu yurdun taşları.
Biz, bu yurdun kayalarından kopmuşuz.
Gelip de kayalar gibi Ata’nın mezarında durmuşuz.